Başlığı görünce hemen "fan"lar gibi hiddetlenmeyin. Belki hak verirsiniz, belki farklı noktalara değinmiş olabiliriz. Eğer dergiden biri şu an bu yazıyı okuyorsa trolllük yapmadığımı ve dergiye pislik atmak gibi bir niyetim olmadığını yazının sonuna gelince anlar diye umuyorum.
2007'de yayınlanan ilk sayısından beri Uykusuz alıyorum. Evet, tüm sayılarını okudum. Dergi çıkmadan önce de 2003'den beri Penguen'i de okuyorum. Belirli aralıklarla Lombak, Kemik ve Fermuar'ı (şu an ki çizer ve yazarların bir kısmının çalıştığı eski dergiler) takip ettim. Hem eskiden okuduğum güzel insanlar vardı hem de yenilerini de tanımış oldum. Genel kültür ve mizah anlamında bana çok şey kattı. Bundan dolayı teşekkürleri sunuyor ve eleştirilerimi sıralamak istiyorum.
1 - Ekibin bir kısmının mail adreslerinin belirtilmemesi
İlk sayıda Ersin Karabulut dergi için ne kadar heyecanlı olduklarından, derginin dayanıp dayanamayacağından bahsediyordu. Şimdi, sanki yeterince okur kitlesine ulaştılar ve artık eleştirileri önemsemiyorlarmış gibi geliyor. Bazı çizerlerin köşelerinde mail adresi yok, hatta sosyal paylaşım sitelerinde bile hesapları olmayabiliyor. Kulak tıkamalarının nedeni belki de bu yüzden. Bazı okurların rahatsız edeceğini ya da küfür, tehdit içeren mailler alacaklarını tahmin edebiliyorum. Nedeni bu olabilir. Ancak bu şekilde ilgili okurlarla olan bağlantıları da kapatmış oluyorlar. Cihan Kılıç'a ulaşmak isterdim. "Ve Sinem..."in ne kadar komik olmadığını, çoğu zaman Sinem'in hikayenin içinde bile olmadığını söylemek ve neden ısrarla bu seriye devam ettiğini sormak isterdim. Cevap vermezdi belki ama en azından okurdu.
2 - Ekibin söyleşilere katılmamaları
Önceki madde ile bağlantılı bu. Eskiden üniversitelere senede 1 kere bile olsa gelirlerdi, sorular cevaplanır ve güzel bir ortam oluşurdu. Katılımda yoğun olurdu. Artık talep olmasına rağmen bunu yapmıyorlar. Bunu üniversitemin bir ara üyesi olduğum karikatür kulübünden biliyorum. Açık açık söyleşi yapmak istemediklerini söylüyorlardı. Burada bencil olan kim merak ediyorum. Uykusuz mu yoksa okurlar mı?
3 - Temcit pilavına dönmüş köşeler
Aklıma ilk başta "İpek ve Burak" geliyor. Kabul ediyorum, Oky ilişkiler konusunda deneyimli ve köşeleri de en etkin olduğu bu konu üzerine. Ama, yeter artık ya. Bıktım sürekli tartışan, birbirini aldatan bu çiftten. Erkekler çıktığı biri olsa bile başka kadınların götüne bakıyor, kadınlar da trip atıyor. Eğer tüm anlatılmak istenen bu ise yeterince okuduk bunu zaten.Seveni var ama şu da unutulmaması gereken bir gerçek ki, en çok kim yer işgal ediyor denecek olursa ben Oky derim. Kendisine ya çizimine uyuz olduğum için değil.
4 - Verilen sözlerin tutulmaması ve okura karşı olan sorumlulukların yerine getirilmemesi
Hatırlasınız, Uykusuz Yaz sayısı çıkacaktı bu dergide belirtilmişti. Ama sonradan yalan oldu. Muhtemelen Gezi olayları yüzünden yetiştirilemedi. Uykusuz yeterince destek çıktı olaylara bu yüzden kendilerine hak veriyorum. Ancak, dergide "Uykusuz Yaz sayısını çıkartamayacağız. Özür dileriz." gibisinden bir yazı yazılmadı. Ben Ersin Karabulut'a sormasaydım akibetini yaz bitmeden öğrenemeyecektim. Bülent Üstün, mesela, uzun zaman önce kayboldu ve ansızın tekrar geldi. Hiçbir şey söyleme gereği duymadı. Kötü Kedi Şerafettin filmine ne olduğuyla ilgili bir bilgi de yok. Bazı yazarlar eskisi gibi "Köşeyi yetiştiremedim. Kusura bakmayın." bile yazmıyorlar artık. Köşe var mı, yok. Nedeni ne? Bilmiyoruz!
5 - Uykusuz'un ticarete atılması
Her ne kadar popüler köşelerin kitabının daha çok okura ulaşması ve hak ettikleri değeri görmeleri güzel olsa da, işi biraz ticarete döktüklerini düşünüyorum. Eğer takip eder, en kötü ciltleri alırsanız bu köşeleri okuma şansınız olur. Burada sorun zaten başından beri dergiyi takip eden okurlar için bir şeyin çıkartılmaması. Neden baştan sona okuduğum Amatör'ün kitabını ya da Cihan Ceylan'ın karikatürlerini almak isteyeyim? Yapılacak en iyi şey Emrah Ablak'ın Tübitak: Saklı Düşman'ı gibi dergide yayınlanmamış yeni içeriklerin çıkartılmasıdır.
6 - Derginin eskisi gibi yeterince komik olmaması
Bu oldukça subjektif bir durum. Elbette benim de dergiyle beraber yaşlanmamın, zevk alışkanlıklarımın değişmesinin de etkisi var. Lakin genel bir kalite düşüklüğünü görmezden gelemeyiz. Bunun dışında çok fazla sinir bozucu olayın, haberin olması kapağa, 2. ve 3. sayfalara yansıması ayrı bir konu ancak bunda Uykusuz'un suçu yok. Yine de insan bir süre sonra gülmekte ve haliyle onlarda bunu komikleştirmekte zorlanıyor.
Benim düşüncelerim bunlar. Ben Uykusuz'u almaya ve okumaya devam edeceğim. Ancak memnun değilim, bıkkınlıkla ve çabucak okuyorum her sayısını. Umarım bu yazı bir işe yarar.