29 Temmuz 2013 Pazartesi

İngilizce'yi İlerletmek İçin



Türk, yabancı tanıdığım çoğu insan İngilizcemi iyi bulduğunu ve nasıl böyle yapabildiğimi sordu. Her seferinde aynı soruyu duymak şaşırtıyor. İyi olduğumu bilirim ama mükemmel değilimdir. Bu yüzden çok böbürlenmem. İyi bir öğretmen değilim bu yüzden sadece bir takım öneriler verebilirim.

* Önce kendi dilini iyi bil ve konuş.
* İngilizceyi zorunluluk olarak gör. Şu an için, nicelik olarak ısrarla Çinceyi saymazsanız, dünyada en çok kullanılan dil İngilizce. Hangi ülkeye gidersen git İngilizce konuşan birilerini bulabilirsin. Aynı nedenden ötürü ülkene gelen yabancılarla konuşabileceğin tek dil yine İngilizcedir.
* İyi seviyede İngilizcen olmayınca neleri kaçıracağını düşün. Yabancı kaynaklar, espriler, iletişim imkanı...
* İngilizce bilmiyorsan ya da İngilizcen kötüyse kendinden utan. Ne yapıp edip bu dili öğrenmek zorundasın.
* İngilizce öğrenmeyi / İngilizceni geliştirmeyi iste. Hâlâ zamanın var.

* Her şeyin başı eğitim. Kursa git, özel ders tut, hazırlıkta çalış, İngilizce seti al... Bul bir yolunu.
* Bilmediklerini, bilmek istediklerini sor ya da araştır. Yeni öğrendiğin her şeyi bir yere not al.
* Günlük hayatta en çok kurduğun cümleleri düşün mesela. Aynı cümleleri İngilizcede nasıl kurabilirsin?
* Kelimelerin doğru kullanımını öğren. Telaffuzunu kıyasla.

* Yabancı bir arkadaş (mümkünse ana dili İngilizce olan) edin kendine. Başlarda yazışarak, sonrasında görüntülü konuşarak geliştirirsin.
* İngilizce kaynaklara göz at. İngilizce yazılar, denemeler, şiirler yaz.
* Bolca oyun oyna, film ve dizi (kesinlikle altyazılı) izle, şarkı dinle, kitap oku.
* Sadece Amerikan filmlerine falan bağlı kalma. İngiliz ve Avustralya İngilizceleriyle ilgilen.

26 Temmuz 2013 Cuma

Gülen Yüzün İntiharı




Haberleri gazetelerden televizyondan takip ettiğim günlerde anlam veremediğim olaylar oluyordu. Bunlardan biri çevrelerinde mutlu, güleryüzlü gözüktüğü halde intihar eden insanlarla ilgiliydi. İnsanlar anlam veremiyordu. "İşin var, paran var, sağlığın var, sevdiklerin var. Neden intihar ediyorsun?" algı bu yöndeydi. İnsanları dış görünüşleriyle yargılamak gerçekten yanlış olabiliyor.

Belki de,

Gerçekten yalnız hissediyorlardı. Çevrelerinde hiç gerçek arkadaşları yoktu yinede yalnız kalmamak, sevilmek için insanlara güler yüzlerini göstermeleri gerekiyordu. Kalan son umudu kullanmak adına. Çünkü biliyorlardı ki somurtmak, cool takılmak insana yalnızlıktan başka bir şey kazandırmıyordu.

Belki de,

Anlaşılmak istedikleri halde anlaşılmıyorlardı. Sorunlarını anlattıklarından insanlar empati yapar gibi davranıyordu. Dinledikleri halde, düşünme bunları, takma kafana, siktir et gibi ifadeler kullanıyorlardı.

Belki de,

Sorun yalnızlıkla ilgili değil yaşanılan yer ile, dünya ile ilgiliydi. 

...

Huzur içinde yatın.

19 Temmuz 2013 Cuma

Melodik Saygısızlık



Genelde rock, metal tarzı müzikler dinlediğim için tercih ettiğim yüksek sesle dinlemektir. Bu hem müziği daha etkili yapar hem de dinlemesi daha zevkli olur. Bazı gitar rifflerinde tüyleriniz diken diken olur ve orgazm yaşarsınız resmen.

Ancak bu şekilde müzik dinlemem hep mümkün olmaz. Mutlaka biri müzikten rahatsız olur ya da telefonu kapıyı duymam. Kulaklık taktığımda bile sesten rahatsız olan insanlar tanıdım. Güzide toplu taşıma araçlarımızda benim kulak sağlığımı düşünürmüş gibi yapıp aslında şarkıyı sevmediği için kısık sesle dinlememi isteyenler de oldu. Sonuç olarak elimden geldiğince insanları rahatsız etmeden müzik dinlemeye çalışıyorum. Peki herkes bu hassasiyeti gösteriyor mu? HAYIR!

En basitinden mahalle düğünlerini ele alalım. Çalan şarkıların türünü kalitesini geçtim, bu kadar yüksek sesle çalınması büyük bir saygısızlık. Kızının düğünü ya da oğlunun sünneti olabilir. Bize ne bundan? Zaten oraya katılmadıysak dinlemek istemiyoruz demek değil midir? İnsanlar ellerindeki sonuna kadar sömürmese olmaz zaten. Sırf mutlu gün diye sesi sonuna kadar açıyorlar ve bazı düğünler insanların normalde uyuduğu saatlere kadar sürüyor.

Telefonla müzik açarak gezen apaçiler de aynısının mobil halini yapıyor. Nereye giderse müziği de oraya taşıyor. Bazen oturabiliyorlar ve bu sefer masaların üstüne koydukları telefonlardan açtıkları müziklerle gürültü yapıyorlar. Utanmasalar "dinlemek istemeyen siktirsin gitsin." diyecekler. Beğenmediğiniz radyo kanalını değiştirirsiniz, televizyonu kapatırsınız. Peki bu insanlara ne yapacaksınız? Hiçbir zaman anlayışlı olacaklarını zannetmiyorum. Uyarmanın sonu kavgayla bitebilir. Genel olarak okuyan insanlar da olmadıkları için bu yazıyı da görmeyecekler. Bir çözüm yok yani.

Demin bahsettiğim güzide toplu taşıma araçlarını hatırladınız mı? Sallanarak giden otobüsler ya da kasaba rüşvet verip ehliyet alan şoförlerin bazıları neyse ki müzik açmıyor. Açanlar da ne tarz şarkılar açıyorlar tahmin edebilirsiniz. Kaptanlar, abiler size para veriyoruz ama sen sür diye, kulağımızı kirlet diye değil. İşiniz zor olabilir, belki biter bitmek eve gideceksiniz, tek eğlenceniz o müzik olabilir. Bunu dinlemek zorunda olmadığımızı bir düşünün.

Kaçınılmaz müzik olduğunda ne mi yapıyorum? Tabi ki zevk almıyor, kulaklığımı takıp gürültüsünden bir şarkı açıyorum. Çivi çiviyi söker hesabı. Olan yine kulaklarıma oluyor.