Hunharca Yazmak
Çoğunlukla inceleme ve eleştiri yazıları
17 Mayıs 2015 Pazar
Sessizce Ağla ve Gözden Uzakta Öl
Bencilliğin sel olup aktığı bir dünyada herkes kendi ihtiyaçlarıyla, istekleriyle ve sorunlarıyla ilgilenmektedir. Bu yüzden başkalarının sorunlarını fazla önemsemeyiz. Neticede tek bir hayatımız var ve bu yaşadığımız hayatı dolu dolu yaşamak için elimizden geleni yapmayı ilke edinmişiz.
İnsanlara sorunlarınızı sıkıntılarınızı anlattığınız zaman size yardım etmek yerine sizden uzaklaşıyorlar, sizi dışlıyorlar, onlardan uzak durmanızı istiyorlar. Sizi umursamazlar, sıkıntılarınızı öğrenmek istemezler. Kendi mutlulukları daha önemli olduğu için sizin de mutlu olmanızı isterler ki ahenk bozulmasın. Kendi mutsuzluklarıyla uğraşıp çözemedikleri yetmiyormuş gibi depresyona girmiş bir de kalkmış onları rahatsız ediyor yardım istiyorsunuz. Olacak iş mi bu?
İçinde yaşadığınız toplum size mutsuz olmanın istenmeyen, kötü bir şey olduğunu söyledi de siz mi duymadınız? İnsanların çevrelerinde güler yüzlü, mutlu, dertsiz tasasız insanlar görmek istemelerinin nedeni bu. Ne yaşamış olursanız olun sizden güçlü, ayakları yere basan bireyler olmanız isteniyor. Bu da onların bencilliği. Söylemek ve istemek her zaman çok kolaydır. Yapmak kısmı ise daha zordur ve anlatılmaz.
Başkalarının mutsuzluklarından faydalanıyorsanız endişe etmeyin, ömrünüz boyunca yetecek kadar yakıtınız olacaktır. Hiçbir şeyi takmayan, hayatı mükemmelmiş gibi yaşayanlardan biri olun, lafınızı koymaktan ve bu uğurda kalp kırmaktan incitmekten sakınmayın, Neticede siz incinmiyorsunuz ki. Siz yanlış bir şey yapmıyorsunuz, kırılgan olan onlar.
Siz siz olun sıkıntılarınızı, dertlerinizi, acılarınızı anlatmayın. İçten içe çürümeye başlamış olsanız, karanlığa batsanız dahi her daim yüzünüz gülsün. Gülemiyorsanız da tek başınıza yaşayın, şişenin dibini bulana kadar için, uyanık kalmamak için çok uyuyun. Odanızda sessizce ağlayın ki kimseler duymasın. Yetmiyorsa ıssız bir yer bulup temiz bir şekilde ölün. Geride size ait bir iz kalmasın.
9 Kasım 2014 Pazar
Görmezden Gelme ve İnsan İlişkileri
Bağların sanıldığı kadar kuvvetli olmaması
Artık insanlar konuşmak istemediği insanlara seninle konuşmak istemiyorum demeyip, bunun yerine telefon ve sosyal medyanın arkasına saklanarak kişiyi tamamen görmezden gelmeyi tercih etti. Ancak sosyal medya biraz şeffaf olduğunu için ne yaptıkları belli oluyor. Gelen mesaja baktıklarında ne yazdığını görüyorlar ve o mesajı atan da onun gördüğünü görüyor. Bundan sonra ne olacağı arkadaşlığın ya da ilişkinin sağlamlığına ve meşgul olup olmamaya bağlı. Cevap verecek mi vermeyecek mi?
Düşünün ki bir arkadaşınıza selam verdiniz o da size selam verdi ve konuşmaya başladınız. Bir süre sonra söylediklerini dinlememeye başladı ve tek kelime etmeden çekip gitti. Ya da kasten selam vermedi. Başınıza böyle olay gelse nasıl hissedersiniz, üzülmez miydiniz? Eğer bu büyük bir kabalıksa nasıl oluyor da sosyal medyada makul görülebiliyor?
Değerli Facebook ve Whatsapp kullanıcıları... Neden bunu yapıyorsunuz? Neden konuşmak istemediğiniz o insanı hesabınızda tutmaya devam ediyor ancak hiçbir zaman cevap vermiyorsunuz? Karşınızdaki insan robot mu? Ona karşı hiç saygınız yok mu? Bu saygısızca davranma hakkını kendinizde nasıl görüyorsunuz, kendinizi soylu mu sanıyorsunuz bilmiyorum ama görmedim deme hakkına sahip değilsiniz artık. Üzgünüz. Siz gördükten 10 dakika sonra başka bir sosyal hesabınızdan paylaşımda bulunduğunuz görülüyor. Lütfen yüzsüzleşmeyin. Meşgul olduğunuzu söylüyorsunuz ama müsait olduğunuzda yine cevap vermiyor, unutuyor ve daha sonra aynısını tekrar yapıyorsunuz. Birbirimizi kandırıp aptal yerine koymaya çalışmayalım.
Empati kurma yeteneğinizi kaybetmediyseniz kendinize şu soruyu sorun. Siz görmezden gelinmek ister miydiniz?
Etiketler:
arkadaşlık,
cevap vermemek,
eleştiri,
facebook,
görmek,
görüldü,
ilişki,
mavi tık,
mesaj,
mesajlaşma,
whatsapp
7 Ekim 2014 Salı
Robotlar
Robotların geçtiği çizgi filmlerde bir robot istenilen komutu anlamadığında "Olumsuz. Bunun için programlanmadım." gibi tepkiler verir. Robot anlamamaktadır çünkü anlama ve idrak etme için yeterli donanım ile programlama onda yoktur.
Benim gözümde bazı insanlar robottan farksız. Özellikle Türkiye'deki modelleri oldukça eski. Aileleri ve içlerinde yaşadıkları toplum tarafından programlanıp salıveriliyorlar. Ama güç kaynağı onların elinde değil, o kadar da özgür değiller. Öyle ilkel programlanmışlar ki basit şeyleri bile anlamaktan yoksunlar. Örneğin, kadın ve erkek eşitliği kafalarını karıştırıyor. Din ve bayrak ile ilgili olumsuz bir yorum yaptığın zaman savunma mekanizmalarını tetikliyorsun ve anında saldırıya geçiyorlar. Düşünmeden ezbere konuşup otomatik cevaplar veriyorlar. Değersiz rutin ömürlerinde işlerini yarım yamalak yaptıkları yetmezmiş gibi boşuna enerji harcıyorlar. En kötüsü de ne biliyor musun? İçlerinde zerre duygu yok. Çünkü el kitapçığında falan yazmıyor. Aynı şekilde vicdan da yüklenmemiş. Kötülük o kadar sıradanlaşmış sensörleri algılamıyor.
Japonya'yı, geleceği falan boşverin. Ülke istemediğiniz kadar robot dolu.
16 Eylül 2014 Salı
İlgi Göstermeden İlgi Görmeyi İstemek
Sosyal medyanın gelişmesiyle herkes kendi varlıklarını internette göstermeye başladı. Facebook'a düşündüklerini yazıyor Twitter'da aforizma retweetliyorlar; Instagram'da yedikleri yemeklerin ve gezdikleri yerlerin fotoğraflarını çekiyorlar. Aslında bu kötü değil. Özgürce isteyen istediği gibi hayatındaki güzel anları paylaşabilir. Ancak insanların ilgiye bu kadar aç olmaları düşündürücü.
Tanıdığım bir kızdan bahsetmek istiyorum. Sıkıcı, sıradan bir hayatı yok. İyi bir işi ve iyi zaman geçirdiği iş arkadaşları var. Bisiklete biniyor, turlara katılıyor, club'ta dans edip eğleniyor, yurt dışına çıkıp geziyor. Güzel denebilecek bir yüzü ve fiziği de hesaba katınca imrenilecek bir yaşantısı var denebilir. Ama insan neden yaptığı her şeyin fotoğrafını çekip paylaşır ya da her işe gittiğinde yer bildirimi yapar anlamıyorum. Bir süre sonra kendini beğenmiş, gösteriş budalası biri olduğunu düşünüp kademe kademe takip etmeyi bıraktım. Bu süre içinde ben de değişik şeyler yapmıştım ancak hiç oralı olmadı. Ön yargılı olmak istemiyorum ama başka herhangi birinin paylaştığı herhangi bir şey ile ilgilenmiş midir merak ediyorum. Tüm bu ilgiyi sadece kız olduğu için mi alıyor? Bu adil mi?
Örnekler arttırılabilir. Bir bağlantıya yapılan hiçbir yorumu okumadan, önemsemeden saçmalayanlar, bir videonun altına kendi websitesini koyup reklamını yapanlar, ne kadar zeki olduklarını göstermek için ukalaca ve saygısızca yorum yapanlar... İnternet devasa bir defile gibi. İnsanlar kendi şovlarını yapıp egolarını şişirmekle o kadar meşgul ki kendilerinden başka herkesi unutuyorlar. "Benim söylediklerim daha iyi, benim yaptıklarım daha ilginç, benim hayatım daha güzel. Sizin hayatlarınız bok gibi. Bana bakın bana bakın" diye bağıran, zıplayan çocuklardan farkları yok.
1 Eylül 2014 Pazartesi
Bikini Çekingenliği
Anlamadığım bir durum var. Yabancı kızların tatil resimlerine bakıyorum. Gayet mutlu bir şekilde boydan boya poz veriyorlar. Türk kızların resimlerine bakıyorum genellikle sadece kafadan poz veriyorlar. Kalanı yok. Arkada deniz, kum olmasa tatile gittiklerini anlayamazsınız.
Bu tespitten sonra kafam sorularla dolup taştı. Kendi bedenlerinden, kilolarından utandıkları için mi yoksa görecekleri tepkiden korktukları için mi böyle yapıyorlar? Mesela Facebook arkadaş listelerinde olan akrabalarından mı çekiniyorlar? Normalde bikini giymek çok ayıp da sahilde giyince de mi normal oluyor? O bikinili kızın yanına biri oturduğunda üstünüzü örtüyor mu? Yabancılar neden bu kadar rahatlar? Onlar bunu öngöremiyor mu? Onlar hiç mi rahatsız edilmiyor, tacize uğramıyorlar? Onlarda muhafazakar, dar görüşlü insan hiç yok mu?
Kadınların internete koyup paylaştıklarında sürekli bir oto-sansür yapmaları düşündürücü. Aslına bakacak olursanız çoğunun sansürlü bir hayat yaşadığı söylenebilir. Özellikle Türkiye'dekilerin. Eh, kadın giymesine gülmesine karışırsan olacağı budur.
Bu tespitten sonra kafam sorularla dolup taştı. Kendi bedenlerinden, kilolarından utandıkları için mi yoksa görecekleri tepkiden korktukları için mi böyle yapıyorlar? Mesela Facebook arkadaş listelerinde olan akrabalarından mı çekiniyorlar? Normalde bikini giymek çok ayıp da sahilde giyince de mi normal oluyor? O bikinili kızın yanına biri oturduğunda üstünüzü örtüyor mu? Yabancılar neden bu kadar rahatlar? Onlar bunu öngöremiyor mu? Onlar hiç mi rahatsız edilmiyor, tacize uğramıyorlar? Onlarda muhafazakar, dar görüşlü insan hiç yok mu?
Kadınların internete koyup paylaştıklarında sürekli bir oto-sansür yapmaları düşündürücü. Aslına bakacak olursanız çoğunun sansürlü bir hayat yaşadığı söylenebilir. Özellikle Türkiye'dekilerin. Eh, kadın giymesine gülmesine karışırsan olacağı budur.
21 Temmuz 2014 Pazartesi
Sausagefest nedir?
Nedir adında bir seri başlatma kararı aldım. İnternette, sosyal medyada sıkça kullanılan İngilizce kavramları, meme'leri (miim diye okuyun, cıvımayın) açıklayacak ve örneklerle süsleyeceğim. Bir süredir planladığım bir yazı ile başlayacağım.
Sausagefest nedir? Asıl anlamı sosis festivalidir. Tıpkı mangal, barbekü etkinliği gibi insanlar toplanır sosisler pişirilir, ikram edilir ve afiyetle yenir. Ancak aynı zamanda Amerikan argosunda sosis, penis anlamına gelmektedir.
Sausagefest, resimde görüldüğü üzere, erkeklerin kadınlara oranla ezici bir sayıda bulunduğu toplulukları tanımlamak için kullanılır. Geek erkek ağırlıklı oyuncu kitlesi, üniversite mühendislik fakülteleri, erkeklerle dolu bir parti gibi örnekler verilebilir. Ne kadar iyi ve eğlenceli olursa olsun yeterli kız bulunmaması yüzünden bu tarz ortamlar hep alay konusu olur. Gitmeyen kızlar değil de onları çekemeyen erkekler laf yer, ortada laf atılacak bir durum olmamasına rağmen.
Bu sorunun başlıca sebebi erkeğin çok olduğu ortamlara kadınların gitmek istememeleri ve çekinmeleridir. Biscolata reklamı olmadığı sürece "ne çok erkek var oh yaşadık" diye düşünmez her kadın. Ortamdaki tek kadın tüm ilgiyi üzerine çekeceğini bilir. Haklı olarak aşırı ilgiden dolayı rahatsızlık duyacağını öngörür ve sonuç olarak da bu tür bir ortama katılmaz. Tam tersi bir durumda, örnek olarak harem türü animelerde, kızın çok erkeğin az olduğu durumlarda ise sorun yoktur. Hatta erkek için cennet gibi bir ortamdır. Biraz ikiyüzlüce ama öyle.
Bazı durumlarda bu dengeyi tutturmak oldukça zordur.
Etiketler:
çoğunluk,
erkek,
kadın,
kalabalık,
nedir,
ortam,
parti,
sausagefest,
sayı,
sosis festivali
16 Temmuz 2014 Çarşamba
Trafik Işıkları
Bizim milletin umurunda olmadığı pek çok genel kural ve kavram var. Trafik ışıkları da bunlardan biri. Trafik ışıklarına karşı komik bir yaklaşımımız var.
Sürücülere göre:
Kırmızı: Durmak istemiyorsun ama mecburen dur.
Sarı: Korna çalmaya başla. (Bazı trafik ışıklarında sarı ışık yok ya da yanmıyor.)
Yeşil: Bas gaza hacı.
Dünyanın en kötü şoförleri hangi ülkenin bilmiyorum ama bizim ülke ilk ona girer. Bazı şoförleri arabalarından indirip dövmek istiyorum. Yayalara yeşil ışık yanarken bile geçmeye çalışan var. Saçma ve ayıp.
Yayalara göre:
Yeşil: Karşıdan karşıya geç
Kırmızı: Sen yine de karşıdan karşıya geç. Ama daha hızlı geç. Hatta en iyisi koş!
Bazı yayalar için kırmızı ışığın anlamı yok çünkü yeşil ışığa verdiği aynı tepkiyi buna da veriyor. Defalarca kez buna tanık oldum. Lanet olsun nereye yetişiyorsun da bir dakika sabredip yeşil ışık yanmasını bekleyemiyorsun? Medeni yerlerde insanlar beklerken sen nasıl bu hakkı kendinde görebiliyorsun? Beklemek istemiyorsun. Tek düşündüğün karşıdan karşıya hemen geçmek, arabaların içindeki insanlar umurunda bile değil.
Işık tek başına yetmiyor yazı da yazmak lazım. Kırmızı ışıkta geçmeyin diye. Yazı yazmakta yetmez kanunları uygulamak ve cezası neyse vermek lazım!
Not: Bu arada İngilizce'de kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçmeye jaywalking deniyormuş. Bazı ülkelerde bunun cezası olduğunu da bilmiş olun.
Etiketler:
araba,
eleştiri,
karşıdan karşıya geçmek,
kırmızı,
sarı,
şoför,
trafik ışıkları,
yaya,
yeşil
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)