27 Nisan 2013 Cumartesi

Max Payne 3 (Singleplayer)








Rockstar Games adını duyduğumda içimi bir heyecan sarmaz. Oyuncularda önemli bir yere sahip GTA serisine pek bağlı olduğum söylenemez. Doğru düzgün bir tek GTA: Vice City'i oynayıp bitirdim. Bunu neden anlattım çünkü Max Payne 3'ün yapımcı koltuğunda ilk 2 oyunu yapan Remedy Entertainment değil Rockstar Vancouver oturuyor.



2. oyunda düşmekte olan Max resmen yere çakılmış. Tabi yaşadığı acılardan sonra kendini alkole ve ağrı kesiciye verdiği için Max'e ne derece sağ diyebiliriz bilemem. Artık NYPD'de çalışmayan Max kendini Sao Paulo'da Branco ailesinin koruması olarak buluyor. Ancak senelerdir taşıdığı lanet yüzünden yine her şey sarpa sarıyor ve bu da onu tekrar kaybedecek şeyleri olan bir adama dönüştürüyor. Oyun zaman zaman flashback'lerle geçmişe gitme gibi mekan değişikliklerine uğrasa da çoğunlukla São Paulo'dasınız.



Rockstar sanki senelerce "Keşke Max Payne'i biz yapsaydık." der gibi hayallere dalmış ve bulduğu fırsatta oyuna istedikleri şekli vermiş. Oyun seriye göre daha çok küfür, şiddet ve çıplaklık içeriyor. Önceki oyunlarda buna pek alışık olmasak da daha sert olması yerinde bir karar. Her ne kadar birazdan oyunun kötü yanlarında değinecek olsam da São Paulo eşitsizlik ve acıyı anlatmak için de uygun bir yer. Partilerde çılgınca eğlenen kabaca tabiriyle sefa pezevengi zenginleri, sefalet içinde kenar mahalleleri, uyuşturucu kartellerini ve arasında kalan insanları oyun size o kadar iyi gösteriyor ki bunları görünce adalet kavramından bir kere daha soğuyorsunuz. Alışık olduğumuz çizgi roman anlatımı yerine daha sinematik bir anlatım tercih edilmiş ve aksiyon filmi bütünlüğü sağlanmış. Grafiklerin kalitesini zaten anlatmama gerek yok. Oyun neden bu kadar çok yer kaplıyor diye sorarsanız nedenleri bunlar.

Oyunun aksiyon yanına diyecek yok. Rockstar'ın aksiyona verdiği önem ve katkıları için tebrik etmeliyiz. Çatışmalar çok gerçekçi ve estetik olmuş ki oynadıktan sonra benzer aksiyon oyunlarını küçümseyebilirsiniz. Gelişmiş fizik motoru sayesinde Bullet time eskisinden daha iyi ve keyifli bir hal almış. Zaman yavaşlıyor ve daha isabetli atışlar yapabiliyorsunuz. Max Payne'i Max Payne yapan elementlerden olduğu için bu kadar iyi kotarılmış olduğunu görmek beni duygulandırdı. Yaşadığı ruhsal çöküntüler, içtiği litrelerce içki ve kutularca hap Max'i iyice sertleştirmiş ancak yaşlanmasına engel olamamış. Dile kolay aradan 9 sene geçmiş ve Max eskisi gibi kendini oradan oraya savurup kurşunlarla dans edemiyor. Bir detay, bullet dodge yaptığınızda çarptığınız yere dikkat edin çünkü yerden kalkana kadar kafanıza kurşun yiyebilirsiniz. Max'in kaybettiği eski çevikliğinin yerine cover sistemi yerleştirilmiş ve oynanışın bir süre sonra sıkması da bir nebze engellenmiş. Bu önemli bir değişiklik çünkü sokak çeteleri olsun, paramiliter kuvvetler olsun oldukça kalabalık sayılarda geliyorlar ve siper almazsanız delik deşik oluyorsunuz. Evet, laf arasında söylemem gerekirse oyun biraz zor olmuş, bol bol ölürseniz şaşırmayın. Oyuna eklenen yeni bir özellikte şu ki, eğer elinizde ağrı kesici varsa ve ölmek üzereyseniz size bunu yapan düşman üzerinde kırmızı hedefle son bir atış şansınız daha oluyor ve başarılı olursanız kurtuluyorsunuz. Max'i bu kadar kötülediğime bakmayın sizde onları delik deşik edebiliyorsunuz. Ağır çekim modunda kurşunların süzülüşünü ve düşmanlarınızın bedenlerine girişini detaylıca (tabi burada bir Sniper Elite V2 detayı da beklemeyin) görebiliyorsunuz. Eskisi gibi bulduğunuz silahları pardesünüze sokamıyorsunuz. Seçiminize göre tek elde tabanca, çift elde 1 tabanca 1 micro 9mm, 2 micro 9mm ya da pompalı tüfek taşıyabiliyorsunuz mesela. Düşmanlar yakınınızda olduğundaysa da V'ye basın ve geçirin dipçiği.



Bölümlere hikayedeki eksik yerleri doldurmak adına ipuçları serpiştirilmiş. Dikkatli bakmazsanız çoğu zaman yanlarından geçip gidebilirsiniz. Ayrıca nispeten daha izbe ya da alternatif yollarda bulabileceğiniz altın silah parçaları da bulunuyor. 3 parçayı topladığınızda o silahın altın halini elinizde tutabiliyorsunuz. Tüm bunlar oyuna tat katsa da bu hızlı olmanız gereken yerlerde bir şeyler bulmayı zevksizleştiriyor. Max'in söyleyecek tonlarca şeyi var. Max için boş konuşan bir insan değil diyordum. Sonradan farkettim ki eğer bir noktada uzun süre kalırsanız "Acele etmem lazım." gibi tepkilerine ya da "Sanırım şu kapıdan çıkmalıyım." gibi acelecili tutumlarına anlam veremedim. Çatışma öncesi ara sahne girmeden elime aldığım silahla ara sahne sonrası silahın aynı olmaması da başıma bela oldu. Bir noktada üst üste defalarca kez ölürseniz, sonraki seferde yanınızda fazladan bir kutu ağrı kesiciniz oluyor. Bu beni çoğu zaman kurtarsa da (oyun zor demiştim) sanki ceplerin dibinde kaybolmuş da sonradan bulunmuş anahtar misalinde olması biraz tuhaf olmuş. Ayrıca neden el bombası ya da molotof taşımamız istenmemiş bilemedim.



Ne yazık ki ilk 2 oyuna hakim noir atmosfer ve hikayenin bütünlükte etkisinin azalmasını sindiremedim. Çizgi romanlara olan sevgim de büyükken, belki de gözüme en çok batan eksiklik buydu. Hoş, bazen maliyeti düşürmek ve yapımı biraz kolaylaştırmak adına mı çizgi roman tarzı vardı diye düşünüyorum ancak ne olursa olsun onun verdiği etki bambaşkaydı. Oyunun hikayesi kesinlikle kötü değil ancak kıyaslama yapacak olursak ilk oyuna okyanus uzaklığında. Güneş ve sıcak havanın insanda hep mutlu etkiler uyandırmaz ama hiçbir şey yağmurlu ya da karlı bir havanın getirdiği gibi bir ağırlık getiremez. São Paulo içerik olarak karanlık olsa da görüntü olarak fazla renkli. Brezilya'nın dilinin Portekizce olması eğer bu dile (ya da yakını İspanyolca'ya) yatkın değilseniz biraz rahatsız edici gelebilir. Portekizce konuşmalar gerekli olmadığı için mi yoksa Max'in yaşadığı yabancılık duygusu vermek adına mı bilemiyorum ama İngilizce'ye çevrilmemiş. Bunun dışında Max Payne 3'te ilk 2 oyundaki Ragnarock, Aesir gibi İskandinav mitolojisine göndermeler bulunmuyor. Tamam bayrağı Remedy'den aldınız. Çok iyi de taşıdınız. Saygı amaçlı bir kaç detay ekleseydiniz fena mı olurdu?

Seslendirmeler ve müzikler çok iyi. James McCaffrey yine Max Payne'i ustalıkla seslendiriyor ve gerek çatışmalarda, gerek durağan yerlerde müzikler insanı derinden etkileyebiliyor. Orijinal Max Payne tema müziği ve piyanolarda var. Oyunu daha gerçekçi yapmak adına müziği kapatabilirsiniz ama en azından 1 kere müzikli oynanmayı hak ediyor oyun. Oyunu 1 kere bitirmekten bahsetmişken yeni açılan modlarla uzun olan oyun süresini uzatabilirsiniz. Sıkılacağınızı sanmıyorum.



Oyunun singleplayer modu böyle. Max Payne 3 oynanması gereken bir oyun olmuş. Seriye devam etmek ya da başlamak için değer. Bundan daha iyi bir aksiyon oyunu da zor bulursunuz. Max'in son yolculuğunda onunla beraber olmanız ve yaşadıklarına kurşunlarıyla ortak olmanız dileğiyle.

Tür: Aksiyon / Third Person Shooter
Yapım: Rockstar Vancouver
Çıkış Tarihi: Mayıs, Haziran 2012


İyi Yanları +

+ Max Payne
+ Kaliteli aksiyon ve çatışma mekanikleri
+ Acıyı anlatım gücü
+ Sinematik anlatım ve efektler

- Kötü Yanları

- Hikaye kalitesinin seriye uymaması
- Atmosferdeki noir eksikliği

AP notu = 8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder